KİŞİLER ARASI İLETİŞİM
İki kişi
arasında yüz yüze gerçekleşen
iletişim. Kişiler arası iletişim genellikle kendiliğinden ve
teklifsizdir. İletişimi gerçekleştirenler birbirlerinde sürekli geri
bildirim alırlar. Roller görece esnektir. Çünkü taraflar nöbetleşe
gönderici ve alıcı olarak iletişimde bulunurlar. Bu iletişimin
gerçekleşmesi sırasında bireyler genellikle aynı fiziksel ortam
içerisinde bulunurlar(Mutlu,1994). Gelişen teknolojiyle beraber kişiler
telefon ve chat gibi iletişim alanındaki teknolojiden yararlanarak
iletişim kurmaktadır. Kişiler arası iletişimi bir şema ile gösterecek
olursak;
İletişim birey A'dan birey B'ye olduğu gibi aynı şekilde Birey B'den
Birey A'ya doğru da olabilir.(Usluata, 1991, s.47) Burada bireyler
arasında sürekli bir geribildirim gerçekleşmektedir. Geribildirimin
olmadığı takdirde iletişim gerçekleşmez, iletim gerçekleşir. İletişim
çift taraflı iletim ise tek taraflıdır.
Kişiler arası iletişimin diğer bir tanımına göre de başkalarını tartıp,
varılan yargıya göre davranma sanatıdır.(Usluata, s.48)Başka bir tanıma
göre de kişiler arası iletişim(Dökmen, s.23) kaynağını ve hedefini
insanların oluşturduğu iletişimdir. Karşılıklı iletişimde bulunan
kişiler, bilgi-sembol üreterek, bunları birbirlerine aktararak ve
yorumlayarak iletişimi sürdürürler. Bazı araştırmalara göre ise her
türlü iletişimi kişiler arası iletişim saymamak lazımdır.
Yapılan bir araştırmaya göre bir iletişimin kişiler arası iletişim
sayılabilmesi için 3 şart aranır:
1. Yüz yüze olması
2. Katılımcılar arasında bir mesaj alışverişinin olması
3. Söz konusu iletişim sözlü veya sözsüz nitelikte olmasıdır.
Örneğin yazışmalar kişiler arası iletişim sayılmaz. Bu çok sayıda
tanımın buluştuğu nokta kişiler arası iletişimin psikolojik nitelikli
bir bilgi alışverişi olduğudur. Bu arada bir noktayı belirtmekte yarar
var; sadece sosyal roller arasında kurulan ilişkiler kişiler arası
iletişim değildir. Kişiler arası iletişimin olması için mutlaka o sosyal
rolün dışına çıkılmalıdır. Örneğin hoca ile öğrenci arasındaki iletişim
sadece derse yönelikse bu kişiler arası iletişim değildir. Ne zaman ki
dersin dışına çıkılıp kişisel konulara girilince o zaman kişiler arası
iletişim gerçekleşmiş oluyor. Yine bir tanıma göre de kişiler arası
iletişim (Usluata, s.52)kişileri başkalarından ayıran özellikler,
kişisel tutumlar, düşünceler, beğeniler belirlenecek biçimde bir bilgi
alışverişi yapıldığında gerçekleşmektedir.
Kişiler arası iletişimin en karmaşık aracı olan konuşma; bilgi aktarma,
başkalarının davranışlarını yönlendirmeyle, buyruklarla , kimi kez
şakayla, kimi kez saldırgan kırıcı sözlerle karşıdakini etkilemek için
kullanılır. Kişiler arası iletişim kendini iki şekilde gösterir. Sözlü
ve sözsüz. Sözlü iletişimde konuşma en önemli yeri tutarken sözsüz
iletişimde ise , yüz anlamları, göz hareketleri, bedenin duruşu,
giyinmeyi , sesin özelliklerini içeren bu iletişim beden dili olarak
bilinir.(Usluata, s.54) Kişinin bedensel duruşu kişinin içinde bulunduğu
duygusal durumu açıklayabilir. Örneğin , kızgınlık, ilgisizlik , utanma,
kararsızlık vb.(Usluata, s.55)
Grup iletişimi de kişiler arası iletişimi etkileyen önemli bir
faktördür. Örneğin aile bir gruptur ve bu grubun içerisinde kişiler
arası iletişim gerçekleşmektedir. Grup içerisinde de alt gruplar
oluşabilir ve de bunlar daha çok daha derin ilişki içerisinde
olabilirler(Arkonaç, 1993) Aynı grubun üyesi olan kişiler arasında
mutlaka iyi ilişkilerin olması beklenemez. Örneğin sizinle aynı siyasal
görüşte olanların oluşturduğu grubun içerisinde hoşlanmadığınız ve
iletişim kurmak istemediğiniz kişiler olabileceği gibi sizin karşıt
olduğunuz grup içerisinde yer alan fakat çok hoşlandığınız ve iletişim
kurmak istediğiniz insanlar da olabilir. Karşıdaki insanla iletişim
kurmaya nasıl başlanılacağı, iletişimin sürdürülüp sürdürülmeyeceğine
karar vermeden önce diğer kişinin tutumlarının duygularının kişilik
yapısının hakkında bilgi sahibi olunması başarılı bir iletişim için
gereken unsurlardandır. Aksi takdirde şakacı bir insana çok ciddi
davranırsanız başarısız sonuçlar elde etmiş olursunuz ve o kişiyle
iletişimi sürdürmekte büyük güçlüklerle karşılaşabilirsiniz.
Bir insanın diğer bir insanla iletişime geçmesinin sayılamayacak kadar
çok nedeni olduğu söylenebilir. İnsanlar genellikle bir ihtiyacını
karşılamak için iletişimde bulunurlar. Bunun yanında şu nedenlerin de
iletişim kurmada etkili olduğu söylenebilir:
1. Tanıma: insanlar daha önceden tanıdığı kişilerle daha kolay
iletişimde bulunurlar.
2. Çekici bulma: İnsanın içerisinde çekici bulduğu kişiye karşı daha çok
iletişim kurma isteği olduğu söylenilebilir.
3. Zorunluluk: bazen bazı işlerimizi görmek için bazı insanlarla
iletişim kurmak zorunluluğu doğar. Örneğin kütüphaneden kitap ödünç
almak isteyen bir insanın zorunlu olarak kütüphane çalışanları ile
iletişim kurması gerekebilir.
4. Benzer özelliklere sahip olma: ilgi alanları birbirine yakın olan
insanların daha kolay iletişim kurdukları söylenebilir. Örneğin aynı
futbol takımının taraftarı olan insanlar daha kolay iletişime
geçebilirler.
TEMEL İLETİŞİM SÜREÇLERİ
İletişim bir süreç içerisinde gerçekleşen bir olaydır.bu süreç
içerisinde kod, kodlama, kod açma, yorumlama, geri iletişim yer
almaktadır. Şimdi bu süreçleri daha yakından incelemeye başlayalım.(Cüceloğlu,
insan insana, s.72-78)
a- Kod: mesajın işaret haline dönüşmesinde kullanılan simgeler ve bunlar
arasındaki ilişkileri düzenleyen kuralların tümüne kod adı verilir. Şu
anda bu yazıyı Türkçe kod kullanarak yazıyorum. Karşılıklı konuşurken
aynı anda değişik kodlar kullanılır. Yüz ifadesi, söyleyiş tarzı, el ve
kolların hareketleri de ayrı ayrı kodlar aktaran mesajlardır.
b- Kodlama:mesajın içeriğinin kod simgelerine dönüştürülmesine kodlama
denir. Belirli bir niyet ya da duygunun değişik kodlarla ifade
edilebileceğini yukarıda belirtmiştik. Örneğin kızgınlık duygusu
kullanılan kelimelerle, söylenilen kelimelerle ifade edilebileceği gibi
kişinin yüz ifadesiyle de belirtilebilir.
c- Kod açma: kodlanarak gelen mesajın içeriğini yeniden elde etmek için
yapılan çözümleme sürecine kod açma denir.
d- Yorumlama: yorumlama yeniden bir değerlendirmeyi gerektirir. Kod
açılarak elde edilen mesajın içeriğine, o andaki bütün ilişkiler ve
koşullar çerçevesi içinde yeniden anlam verilmesine yorumlama
denmektedir. Bazı durumlarda kod açılarak elde edilen anlamla yorumlama
sonucunda elde edilen anlam arasında pek bir fark yoktur. Bazen de
tamamen farklı bir yorumlama yapılabilir. Bazen bizim söylemek
istediğimiz şeyle karşıdakinin anladığı arasında farklılıklar meydana
gelebilir.
e-Geri iletim: kaynak birimin gönderdiği mesaja karşılık hedef birimin
gönderdiği cevaba geri iletim adı verilir.
f- kişinin kendisinin gönderdiği mesajı kendisinin alması sürecine
kendine geri iletim adı verilir. Eğer kişi kendi söylediklerini duyamaz
ise 3-4 dakikadan fazla konuşamaz.
BİR İLETİŞİM MODELİ BİR İLETİŞİM MODELİ
Kaynak: İnsan İnsana, Doğan Cüceloğlu, İstanbul, s.72.
Konuşan iki kişiden birisi kaynak diğeri de hedef birimi oluşturur. Bu
iki birim arasında mesajın gidip geleceği kanallar vardır. Örnekte
kaynak ve hedef birim insan olduğundan birimler yapı ve işlev olarak
birbirlerine benzerler. Her birimde merkez, gönderici ve alıcı vardır.
İletişim modelindeki öğeler ve süreçler ise şunlardır.
1- kaynak ve hedef birimler
2- kanal
3- iletişim ortamı
Bunlara yakından göz atmak gerekirse;
1-Kaynak ve hedef birimler: Merkez: gönderilecek mesajların içeriğinin
(duygu, düşünce, niyet, güdü, eylem vb. ) oluştuğu ve gönderilmek üzere
seçildiği bölümdür. Gönderici:merkezdeki içeriği sözlü ya da sözsüz
işaretler haline dönüştürerek kanala bırakan öğedir. Bedenin hareketleri
ve duruşu mesaj niteliği taşıdığından tüm beden bir gönderici olarak
çalışır. Alıcı:işaret biçimine dönüşmüş olarak kanaldan gelen mesajları
alan ve merkeze aktaran öğedir.
2- Kanal Kanal:kaynak ve hedef birimler arasında yer alan ve işaret
haline dönüşmüş mesajın gitmesine olanak sağlayan yola , geçide kanal
adı verilir. Bilindiği gibi telefonla sadece işitsel kanalla iletişim
kurulabilir. Karşımızdakinin yüz ifadesini göremeyiz. Buna karşılık yüz
yüze iletişimde aynı anda birden fazla iletişim kanalı ile iletişim
kurarız. İletişimde kullanılan kanal sayısı arttıkça iletişimin etkisi
de o derecede artar. İşaret: mesajın göndericiden geçtikten sonra temsil
edildiği fiziksel biçim. Şu anda burada yazılan kelimeler fiziksel
işaretlerden meydana gelmektedir. Çıktı: kaynak birimin gönderdiği
işaretlerin tümüne çıktı adı verilir. Girdi: hedef birimin alıcısının
yakaladığı işaretlerin tümüne girdi adı verilir. Gürültü: kaynak birimin
gönderdiği mesaj ile hedef birimin aldığı mesaj arasında fark varsa bu
farka gürültü denir.
3- İletişim ortamı: iletişim sürecinin etkileyebilecek nitelikleri olan
ve iletişim durumu içinde bulunan kişi nesne ve olayların tümüne
iletişim ortamı denir. Burada bir noktaya değinmekte fayda vardır.
Algılamanın kalitesi de iletişimde çok önemli rol oynar. Örneğin
karşısındaki kişi ile iletişimde bulunan bir insan kendisinin ve
karşısındakinin psikolojik fiziksel ve sosyal düzeyde durumlarının
bilincinde bulunmaya özen gösteren ve algıladığı durumların sayısını ve
kalitesini arttıran insanın insan ilişkilerinde daha başarılı
olabileceğini söyleyebiliriz. Bir de şöyle bir durum söz konusudur;
insanın bir algılama kapasitesi vardır ve bunun ötesinde her şey
kendisine anlamsız gelecektir.
DİNLEMEK
Dinlemenin değişik türleri vardır. Bunlardan en yaygın olanı görünüşte
dinlemedir. Bazen karşımızdaki bizi dinliyormuş gibi gözükür, fakat iç
dünyası bambaşka bir yerdedir. Ya da kafasında bizim söylediklerimizden
çok daha önemli sorunları vardır. Bazı insanlar ise kendi
söyleyeceklerinin dışında başka hiçbir şeyle ilgilenmezler , bazı
insanlar ise konuşulan konularda sadece kendi ilgisini çeken konularda
karşısındakini dinlerler. Bu tür dinleyiciler seçerek dinleyenlerdir.
Duygusal yönden saplanmış dinleyiciler de vardır. Siz ne söylerseniz
söyleyin ondan bir hüzün çıkartanlar olduğu gibi her söylenenden bir
espri, gülünecek şeyler arayanlar da vardır. Başka bir dinleyici türü de
savunucu dinleyicidir. Bu tür dinleyiciler siz ne söylerseniz söyleyin
sanki her şeyi kendine yapılmış bir saldırı gibi algılama eğilimleri
vardır. Ve bunlar hücuma karşı hemen savunmaya geçerler. Diğer bir
dinleyici türü de tuzak kurucu dinleyicidir. Bu kişiler siz konuşmaya
başlayınca hiç seslerini çıkarmadan dinlerler. Ne zaman ki
söylediğinizde bir açık bir eksik bulsunlar hemen sizi zor duruma
sokacak konuşmayı başlatırlar. Bazı dinleyenler de yüzeysel
dinleyicilerdir. Bu tur dinleyicilerin konuşanın söylediklerinin altında
yatan asıl anlama ulaşma ihtimalleri yoktur. Dinlediğinin anlamak için
iki kişi arasında geçen konuşma sürecinin en önemli yönlerinden biri de
geri iletimdir. (Cüceloğlu Doğan,a.g.e.s. 168)
Geri iletim olan bir dinleme türüne bir örnek verelim. ''Çocuk: yarın
Ahmet'in doğum gününe gitmek istemiyorum Anne: anladığım kadarıyla
Ahmet'le bir sorununuz var Çocuk: ondan nefret ediyorum. Hiç dürüst
değil Anne: dürüst olmadığı için ondan nefret ediyorsun Çocuk: evet
öyle''(Yavuzer, 1999) Bazen ise konuşan kişi aşırı sinirli bir
durumdadır. Onunla konuşulduğunda ilginç durumlar ortaya çıkabilir.
Örneğe bakalım; 'Trafik tıkanmıştır ve bu en öndeki arabanın motorunun
bozulmasından kaynaklanmaktadır. Sürekli kornaya basan ve de bu durumdan
son derece sinirlenmiş birisi vardır. Şimdi bu kişiyle yapılan diyaloga
bir göz atalım;
A:'Beyefendi arabanın motoru sürücüsü istediği için mi bozuldu?
B:'Bana ne arabasını neden yolun ortasında durdurdu. Önümüzü kapattı.
Ben gidemiyorum öyle kızdım ki arabadan inip onu dövecektim .
A:'Bu sürücü arabası gidecek durumda olsa gitmeyi mi seçer yoksa böyle
yolun ortasında durmayı mı?
B:'Baksana arabası yol ortasında duruyor. Onun yüzünden gecikeceğim
aptal salak yol ortasında duruyor.
A:'Senin kendi arabanda oturarak korna çalman ve adama küfretmen o
arabanın motorunun çalışmasına yardım eder mi?
B:'Bana ne o da arabasını yol ortasında durdurmasaydı. Onun yüzünden
gecikeceğim onu dövmek istiyorum
A:'Senin arabanın motoru dursa senin yaptığın şeylerin sana yapılmasını
ister misin ?
B:'Benim arabamın motoru durmaz. A:'Ona yardım etmeyi hiç düşündün mü?
B:'Bana ne o da arabasını yol ortasında durdurmasaydı.(Cüceloğlu,
İçimizdeki Biz,1997) Görüldüğü gibi bu iletişimde bizim toplumda çok sık
olarak karşılaştığımız bir durum vardır. Üstün Dökmen'e göre bizim
içinde yaşadığımız toplumda çok önemli eksiklerden birisi de ileri de
değinileceği gibi empati eksikliğidir. Kişiler içinde bulundukları
duruma sadece kendi bakış açısından yaklaşmakta, bu da pek çok şeyi
sorun haline getirmektedir. Bu da sorunu çözmek bir yana içinden
çıkılmaz bir hale sokmaktadır. Bir kimse ile konuşurken onun demek
istediğiyle bizim anladığımızın aynı olup olmadığını anlamak için geri
iletimi kullanmak verilen ve alınan mesaj arasındaki aksaklıkları
gidermek için iyi bir yol olduğu söylenebilir.( Cüceloğlu, insan insana,
s.174, 175) Diğer bir dinleme türü de aktif dinlemedir. Ve dinleme
türleri arasında diğerlerine göre bir üstünlüğü vardır. Onun bu
üstünlüklerini şöyle sıralayabiliriz.
1- Doğru yolu göstermek zorunda olmaksızın onu gerçekten anlamak
amacıyla karşımızdaki kişiyi bütün dikkatimizle dinlemek karşımızdakine
büyük bir huzur ve güven sağlar. Kişi bu huzur ve güven ortamı içinde
kafasındakileri ortaya koymaktan çekinmez.
2- Konuşan kendisini rahatsız eden her şeyi rahatlıkla ortaya
koyabilecek duruma gelince, kendi sorunlarına daha bir iç rahatlığıyla
bakabilir. Ve o ana kadar farkına varmadığı değişik pek çok yönün de
farkına varabilir.
3- Aktif dinleme örtük anlamları ortaya çıkarmak için iyi bir olanak
sağlar.
4- Diğer bir üstün yanı ise diğer insanı daha yakından tanımamıza olanak
sağlamasıdır. Aktif dinleme sonrasında kişi kendini daha rahatlıkla
açacak ve böylece daha sağlam bir ilişkinin temeli atılacaktır. Ayrıca
dinlerken karşıdaki insanı dinlerken ;
-yargılamak
-belirli bir yöne çekmek
-onun temelde ne anlatmak istediğini anlamadan ona öğüt vermek ilişkiyi
olumsuz etkileyecektir. Bazen insanlar birbirlerini hiç dinlemezler. Şu
örneğe bakalım; ''Karısı:canım bu gün radyatörün arkasındaki akıntıyı
tamir edecek tesisatçı gelmedi Kocası:(televizyonda maç seyrederken
)hı-hı Karısı:boru patladı ve bodrumu su bastı Kocası:sessiz ol şimdi
gol atacak Karısı:bazı kablolar ıslandı ve köpeğimizi neredeyse elektrik
çarpacaktı Kocası:tamir et o zaman Karısı:veteriner köpeğin bir haftada
iyi olabileceğini söyledi Kocası: bana bir kola verir misin? Karısı:
tesisatçı bizim boruların kesildiğine sevindiğini söyledi. Kocası:
dinlemiyor musun bir kola istedim. Karısı: Peki Stanley senden
ayrılıyorum. Tesisatçıyla balayına Havai'ye gidiyorum. Kocası:lütfen
yakınmayı bırakıp bana bir kola getirir misin? Buradaki sorun hiç
kimsenin beni dinlememesi''(Mesiti, S.46-47) Bu örnekte görüldüğü gibi
hiç kimse birbirini dinlememektedir. Ve sadece kendi durumlarıyla
ilgilenmektedirler. Yani bir empati eksikliği vardır. Şimdi tüm dinleme
türlerinin en üstünü olan empatiye geçebiliriz.
Empatik dinleme: tanım olarak kişinin iç dünyasını anlayarak onun
gözüyle dünyayı görebilme sürecinin dinleme yapılırken gerçekleşmesi. Bu
süreç kişinin davranış duygu ve düşüncelerini yargılamadan onun kişisel
bağlamı içinde onu anlamayı ve yorumlamayı içerir. Empatik dinleme
başkasının değer yargılarını kavramaktır. Onun söylediklerini onun
gözüyle anlamaya çalışmaktır. Onun söylediklerine kendi gözümüzle ve
değer yargılarımızla bakarsak empati yapmış olmayız (Covey ,1998,
s.256). Ayrıca empatik dinlemeyi karşı taraf hissettiğinde kişi
kendisini güvende hissedecektir. (Myers) İşitmek ve dinlemek arasında
büyük farklar vardır. İyi bir dinleyici karşısındaki insanı yargılamadan
dinlemeyi bilir. Yargılama sadece sözle olmaz, yüz ifadeleri, bedenin
duruşu, sesin tonu, söylenmeyen düşünceler ile de insanlar birbirlerini
sürekli yargılarlar. Sadece gelişmiş olgun insan karşısındakini olduğu
gibi yargılamadan duyabilir. Bu beceri ve tutumun altında kişinin
olgunluğu ve gelişmişliği yatar. İnsanı gerçekten anlamak isteyen
kişinin, dinlediği kişinin kendisine özgü paradigmasını, dünyaya bakar
kullandığı gözlükleri tanıması ve bilmesi gerekir. Bireyi tek ve
emsalsiz yapan, onun kendine özgü paradigmalarıdır. Kişiyi tek ve
emsalsiz görmedikçe onu anlamak için gerekli dikkat ve ilgiyi
göstermeyiz. Demek oluyor ki bireyi anlamadan ona yardım edilemez.
Kişiyi anlamak onun iç dünyasını karşısındaki ile paylaşabilmesinden
geçer. Bireyin karşısındakine güven duyabilmesi için kendisini
dinleyenin karakter sahibi bir kimse olduğuna inanması gerekir. (Cüceloğlu,
İyi Düşün ...1998, S.359-360-361)
Şimdi empatik dinleme ile diğer dinleme arasındaki farkı bir örnekle
görelim. ''Bir baba ile ergenlik çağındaki oğlu arasındaki tipik
sayılabilecek bir iletişime göz atalım. 'Baba okuldan bıktım artık! Tam
ineklere göre bir iş bu.' 'Ne var oğlum?' 'Hiç pratik değil okumak.
Yararlı bir şey öğrendiğim yok.' 'Yararını henüz göremezsin oğlum. Ben
de senin yaşındayken aynı şeyleri hissettim. Bazı derslerin ne kadar
gereksiz olduğunu düşündüğümü hatırlıyorum. Ama daha sonra en çok o
derslerin yararını gördüm. Biraz sık dişini. Sabret. (Öğüt)' 'Ben zaten
on yılımı okulda geçirdim. Bir oto tamircisini x+y' nin ne gibi yararı
olacağını söyleyebilir misin?' 'Oto tamircisi mi? Şaka mı
ediyorsun?(Değerlendirme)'
'Hayır, Joe' ya baksana, okuldan ayrıldı. Arabalarla uğraşıyor, çok da
iyi para kazanıyor. Pratik olan bu.' 'Şimdilik böyle görülebilir. Birkaç
yıl sonra okulunu bitirmediğine pişman olacaksın. Sen oto tamirciliği
falan istemiyorsun. Kendini daha iyi bir işe hazırlaman için eğitim
gerekli. (Öğüt)' 'Bilmem ki Joe' nun durumu çok iyi.' 'Seni bu duruma
getirmek için annemle benim ne kadar özveride bulunduğumuzun farkında
mısın? Buraya kadar geldikten sonra vazgeçilir mi artık?
(Değerlendirme)' 'Özverilerinizi biliyorum baba. Ama buna değmez.' 'Bak
TV' nin önünde daha az vakit geçirip ev ödevlerini biraz daha zaman
ayırırsan belki...(Öğüt, değerlendirme)' 'Babacım boşa konuşuyoruz. Off...Boşver,
bu konuda konuşmak istemiyorum zaten.' Babanın iyi niyetli olduğu belli.
Oğluna yardımcı olmak istediği de belli. Ama oğlunu gerçekten anlamaya
başladı mı dersiniz? Oğluna daha dikkatle bakalım. Sadece sözlerini
değil, parantez içinde açıklanan düşünce ve duygularına da bakarak
babasının otobiyografik karşılıklarının onun üstünde yapabileceği
etkileri görelim. 'Baba okuldan bıktım artık! Tam ineklere göre bir iş
bu.' 'Ne var oğlum?(İlgilendin demek, iyi.)' 'Hiç pratik değil okumak.
Yararlı bir şey öğrendiğim yok.( Okulla bir sorunum var, moralim çok
bozuk.)' 'Yararını henüz göremezsin oğlum. Ben de senin yaşındayken aynı
şeyleri hissettim. (Eyvah, yine babamın hayat hikayesini dinleyeceğim.
Benim konuşmak istediğim bu değil ki. Okula gitmek için karda yalın ayak
kaç kilometre yürüdüğünden banane. Ben sadede gelelim istiyorum.) Bazı
derslerin ne kadar gereksiz olduğunu düşündüğümü hatırlıyorum. Ama daha
sonra en çok o derslerin yararını gördüm. Biraz sık dişini. Sabret.
(Sabırla çözülecek sorun değil bu. Bir anlatabilsem sana.)'
'Ben zaten on yılımı okulda geçirdim. Bir oto tamircisini x+y' nin ne
gibi yararı olacağını söyleyebilir misin?' 'Oto tamircisi mi? Şaka mı
ediyorsun?(Oto tamircisi olmam hoşuna gitmeyecek anlaşılan. Okulu
bitirmezsem de hoşlanmayacak benden. Gerekçe göstermem lazım.)' 'Hayır,
Joe' ya baksana, okuldan ayrıldı. Arabalarla uğraşıyor, çok da iyi para
kazanıyor. Pratik olan bu.' 'Şimdilik böyle görülebilir. Birkaç yıl
sonra okulunu bitirmediğine pişman olacaksın. (Hadi bakalım, eğitimin
değerleri hakkındaki 16. konferans başlıyor.) Sen oto tamirciliği falan
istemiyorsun. Kendini daha iyi bir işe hazırlaman için eğitim gerekli.
(Nereden biliyorsun baba? Ne istediğim hakkında hiç fikrin var mı ki
senin?)' 'Bilmem ki Joe' nun durumu çok iyi. (Başarısız değil, okulu
yarım bırakmasına karşın hayatta başarısız olmamış işte.)' 'Seni bu
duruma getirmek için annemle benim ne kadar özveride bulunduğumuzun
farkında mısın? Buraya kadar geldikten sonra vazgeçilir mi artık? (Tamam
şimdi de suçluluk duymam gerekiyor herhalde. Belki gerzeğin biriyim.
Okul harika, annem babam harika, ben ise gerzeğim)' 'Özverilerinizi
biliyorum baba. Ama buna değmez.(Beni anlamıyorsunuz işte mesele bu.)'
'Bak TV' nin önünde daha az vakit geçirip ev ödevlerini biraz daha zaman
ayırırsan belki...(Sorun bu değil ki baba ilgisi yok. Sana hiç
anlatamadım derdimi zaten. Denemem bile aptallıktı.)' 'Babacım boşa
konuşuyoruz. Off...Boşver, bu konuda konuşmak istemiyorum zaten.' Birini
sadece sözlere dayanarak anlamaya çalıştığımızda;özellikle de bu insana
kendi gözlüğümüzle baktığımızda ne kadar yetersiz kaldığımızı
görebiliyor musunuz? Saf bir istek , kişiye özgü güçlü bir karakter ile
empati becerimizi geliştirmedikçe bir başkasının içerisine giremez ,
dünyaya onun gözüyle bakamazsınız.
Karşınızdaki insanı empatiyle dinlediğinizde , durum inanılacak gibi
değildir. Karşınızdakini gerçekten anlamaya çalışır, içeriğini
kendinizce ifade eder ve duyguyu yansıtırken ona psikolojik bir soluma
imkanı tanımış olursunuz. Ayrıca onun kendi duygu ve düşüncelerini
incelemesine de yardım edersiniz. Karşınızdaki, onu dinlemeyi ve
anlamayı içtenlikle istediğinize gitgide daha fazla inanıp güveni
artarken içinden geçenlerle size söyledikleri arasında engeller ortadan
kalkar. Böylece ruhtan ruha bir akım başlar . artık karşınızdaki belirli
bir şeyi hissederken , size bununla ilgisi olmayan sözler de söylemez.
En derin savunmasız duygularını ve düşüncelerini size açıklayabileceğine
inanır. 'Baba okuldan bıktım artık! Tam ineklere göre bir iş
bu.'(seninle konuşmayı dikkatini çekmeyi istiyorum) 'düş kırıklığına
uğramışsın(bu doğru. Gerçekten de böyle hissediyorum) 'bu doğru hiç
pratik değil okumak.
Yararlı bir şey öğrendiğim yok.' 'yani okulun sana bir yararı olmadığını
düşünüyorsun öyle mi?( dur da düşüneyim. Benim kastettiğim bu mu?) 'şey
, evet. Bana yararı dokunacak bir şey öğrenemiyorum. Yani Joe'ya baksana
. okuldan ayrıldı. Arabalarla uğraşıyor. İyi de para kazanıyor pratik
olan da bu.' 'yani Joe'nın akıllıca bir iş yaptığını düşünüyorsun öyle
mi?(eh...) 'eh bir bakıma öyle! O artık iyi para kazanıyor. Ama birkaç
yıl sonra herhalde kendi kendine kızacak. ' 'yanı Joe'nın yanlış karar
verdiğini düşüneceğini hissediyorsun. 'kesinlikle öyle olacak. Baksana
kaçırdığı fırsatlara! Eğitimin yoksa bu dünyada hiçbir yere varamazsın.
' 'eğitim , gerçekten önemli' 'ah, evet. Yani diploman yoksa, işe ya da
üniversiteye giremezsen ne yaparsın? Eğitim görmek şart. ' 'geleceğin
açısından önemli' 'öyle. Hem de... bak , beni kaygılandıran bir şey var.
.. anneme bir şey söylemezsin değil mi? 'Anneni durumu öğrenmesini
istemiyorsun öyle mi? 'Şey , pek öyle değil. Yani ona söyleyebilirsin
sanırım. Zaten nasıl olsa öğrenir. Dinle. Bugün sınava girdim. Şu okuma
testine. Ama baba, bana okumamın dördüncü sınıf düzeyinde olduğunu
söylediler. Dördüncü sınıf ve liseyi bitirmeme bir yıl kaldı. ' Gerçek
bir anlayış durumu nasıl da değiştiriyor! Gerçek soruna yönelmedikçe ,
dünyanın bütün iyi niyetli öğütleri bir araya gelse beş para etmez.
Kendi paradigmalarımıza gömülüp kalmışsak , dünyayı başka bir bakış
açısıyla görecek kadar uzun süre gözlüğümüzü çıkarmamışsak , soruna da
hiçbir zaman ulaşamayız. 'Ben sınıfta kalacağım baba . sınıfta
kalacağıma göre okulu bırakmam daha doğru olacak. Ama okuldan ayrılmayı
da istemiyorum.' 'Kendini sıkışmış hissediyorsun ikileme düşmüşsün.
'Sence ne yapmalıyım baba.' Bu baba, önce anlamaya çalışarak, karşılıklı
konuşma fırsatını yeni bir dönüşüm fırsatı haline sokuyor. 'işi bitir'
düzeyindeki statik iletişim yerine, yalnız oğlunu değil ilişkilerini de
etkileyecek , bunu değiştirecek bir durum yaratıyor.
Oğlunun katman katman açılıp asıl soruna ulaşması için onu
güçlendiriyor. Şimdi baba oğul masanın iki yanında oturup birbirlerine
bakmak yerine, yan yana oturmuş soruna bakıyorlar. Oğul babasının
otobiyografisini açarak onun fikrini almak istiyor. Ancak baba, öneride
bulunurken bile oğlunun iletmek istediği şeye duyarlı olmak zorunda.
Verilen karşılık mantıklı olduğu sürece baba etkili biçimde sorular
sorup, fikir verebilir. Ama verilen karşılık duygusal olmaya başlar
başlamaz tekrar empatiyle dinlemeye geri dönülmesi gerekir. 'şey.. göz
önünde bulundurmak isteyeceğin bazı şeyler geliyor aklıma' 'ne gibi
baba' 'okuma konusunda özel ders alabilirsin, belki de teknik okulda
bunun için bir kurs vardır. ' 'ben bunu sordum bile. Ama çok zaman
istiyor.' Baba , bu yanıttaki duyguyu hissederek tekrar empatiye
dönüyor. ' bunun bedeli biraz ağır. ' 'baba zaten altıncı sınıf takımına
kaptanlık yapacağıma söz verdim. ' 'onları düş kırıklığına uğratmayı
istemezsin. ' ' ama sana şunu söyleyeceğim baba . o kursun gerçekten bir
işe yarayacağını düşünseydim, oraya her gün giderdim. ' 'yardım
istiyorsun ama kursun bir işe yarayacağından da emin değilsin. ' 'yararı
olur mu sence , baba? Oğul yine açık ve mantıklı. Tekrar babasının
otobiyografisini açıyor. Şimdi babanın eline etkilemek ve dönüştürmek
için bir fırsat daha geçiyor. İnsanlar gerçekten acı çekerken salt
anlama isteğiyle onları dinleyince, size ne denli çabuk açıldıklarına
hayret edersiniz. Açılmak isterler. İkiyüzlülük ve hilekarlık yapmadan ,
gerçekten anlamaya çalışırsanız başka bir insandan size akacak saf bilgi
ve anlayış sizi kelimenin tam anlamıyla sersemletecektir. Ama samimi
değilseniz bunu denemeyin bile. Bunun yaratacağı açık sözlülük ve
savunmasızlık , karşınızdaki kişi kendisinin umursanmadığını hissederse,
sizin zararınıza olabilir. Onu aslında dinlemek istemediğinizi anladığı
an , her şeyi boşu boşuna gözler önüne serdiğini hissederek size
kırılır. Empatiyle dinleme zaman alır; ama yolun sonuna gelmişken dönüp
hataları , yanlış anlamaları düzeltmek, her şeyi yenilemek ,
açıklanmamış, çözümlenmemiş sorunlarla yaşamak , insanların psikolojik
solunumunu engellemenin sonuçlarıyla uğraşmak kadar değil. (Covey
s.263-269)
İLETİŞİMDE BAŞARILI OLMAK İÇİN SUNULAN BAZI ÖNERİLER
İnsan ilişkilerinde başarılı olmak için insanın doğasını iyi tanımak
gerekir. Başarılı bir iletişimde bulunabilmek için insanın bu ilişkiden
beklentilerini anlayabilmek gerekir. İnsanlar oldukları gibi kabul
edilmek , söyledikleri ve yaptıklarının onaylanması ve değerlerinin
bilinmesini isterler. (Giblin, 1995) İnsanlarla konuştuğumuz zaman önce
ihtilaflı noktalardan başlamamak gerekir. Anlaştığımız, birleştiğimiz
noktalar üzerinde durarak , bunları takviye ederek başlamalıyız. (Carnigie)
İyi bir iletişimde bulunmak için karşımızdaki insanın gereksinmelerini
anlayabilmek ve ona uygun davranabilmek gerekir. Covey şöyle der:''
insanlar arasındaki ilişkilerde öğrendiğim en önemli ilkeyi bir tek
cümlede özetlemem gerekseydi şöyle derdim: önce anlamaya çalışın sonra
anlaşılmaya. Bu ilke insanlar arasındaki etkili iletişimin altın
anahtarıdır. (Covey, s.252) Etkili iletişim bir kaynakta ise şöyle
tanımlanmıştır. Temelinde farkında olma ayrıntılı olarak iç ve dış
dünyanın bilincinde olma yatan iletişim. Kişinin kendini bilmesi, onun
kendi algılama, yorumlama, yansıtma, duygu ve arzularının farkında
olması demektir. Karşısındakinin farkında olan kişi ise onun
davranışının nasıl bir iç dünyayı yansıttığını onun deneyimlerinin ve
yaşantılarının ne olduğunu anlar. (Cüceloğlu, Yetişkin Çocuklar, S.250)
SONUÇ
İletişimin hayati bir öneme sahip olduğunu ve de etkili iletişim
kurmanın ne derece olumlu sonuçlar yaratacağını gördük. Bozuk bir
iletişimin sorunların çözümü için hiçbir fayda sağlamadığını aksini
sorunları daha da arttırıp içinden çıkılmaz bir hale soktuğunu da
biliyoruz. Burada bir noktaya değinmekte fayda bulunmaktadır. İletişimi
sağlıklı sürdürmek isteyen kişinin insanın doğasını bilmesi hayati önem
taşımaktadır. İnsanın doğasını bilmenin en iyi yolu da insanın kendisini
tanımasıdır. İnsan kendini tanımaya başlayınca diğer insanları da tanıma
fırsatını yakalayacak ve hayatı daha da zenginleşecektir. Kendini
tanımayı biraz açalım; kendini tanıma ''iletişim benimle başlar''
ilkesine dayanmaktadır. İnsan kendisiyle sağlıklı iletişimi, kendisini
yargılamadan anlamaya çalışarak kurduğu iletişimdir. Bu sayede insan
kendisinin eksik yönlerini, güçlü yönlerini görecek, duygu ve
heyecanlarının altında yatan nedenleri keşfedecektir. Kısacası
kendisiyle yoğun ve her zaman olabilecek bir iletişim içerisinde
olacaktır. Zaten diğer insanlarla bazen iletişimde bulunuyoruz, kendimiz
ise her an yanımızda olan bir insandır. Onun gereksinmelerini anlamak ve
onları uygun bir şekilde karşılama çabası sarf etmek kendimizle barışık
olmamızı sağlayacaktır. Bu da doğal olarak diğer insanlarla olan
ilişkilerimize yansıyacaktır. Onları da daha başarılı kılacaktır.
İlişkileri yok sayan şey iletişimsizliktir. İletişim kurmamak dünyadan
ve yaşamdan kopmanın bir göstergesidir. Kendinden kopmak ve habersiz
yaşamak ise insanın psikolojik olarak ölümü anlamına gelmektedir.
Psikolojik olarak yaşamdan kopan insanın ise şevksiz, neşesiz, isteksiz
, dengesiz bir yaşam süreceğini söylemek yerinde olacaktır. İletişim
kurarken çoğu kez ihmal edilen bir nokta da şudur: Bir insan olarak
bizim olaylara , olgulara bir bakış açımız vardır. Bu son derece
doğaldır ve olması gereklidir de. Ama bizim bakış açımız olduğu gibi de
diğer insanların bakış açıları da mevcuttur. Çoğu kez iletişimde
bulunurken yaptığımız hata kendi düşüncelerimizin, bakış açımızın mutlak
doğru ve bunların karşısındaki olan bakış açılarının ise yanlış olduğuna
inanarak iletişim kurmamızdır. Ve bu hep kendi merkezciliğimiz, kendi
paradigmamıza saplanıp kalmamız yüzünden de derinliği olan iletişim
kurmaktan da mahrum kalırız. O zaman yapmamız gereken en sağlıklı işin
bizden farklı görüşler ve bakış açılarıyla karşılaştığımızda, hemen bir
güç savaşına girmekten kaçınmak ve diğer farklı bakış açılarını altında
yatan sebeplerini de düşünerek ve de kendimizinkiyle karşılaştırarak
anlamaya çalışmaktır. Bu da bizi başarılı bir iletişimci kılacaktır.
|